Dr. Özgür BİYAN
Bu makale AloMaliye.com web sitesinde 03.11.2016 tarihinde yayınlanmıştır.
Asgari ücret, İş Kanunu kapsamında adı üzerinde ücretlere alt sınır çizmek üzere her yıl tespit edilen bir ücrettir. Ücretler genel dengesi bu ücret üzerine şekillendiğinden önem arz eder. Aynı zamanda bireyler açısından da ücretli olarak işe başladıklarında referans alınan bir göstergedir. Asgari ücret belirlenirken evli olmayan ve çocuksuz bir kişinin yaşamı için gerekli olan temel ihtiyaçlarını giderebilmesi yönünde parasal bir belirleme yapılması esastır.
Aralarındaki ilişki nedeniyle ücretlerin vergilendirilmesi aşamasında da asgari ücret düzeyinde gelir elde eden bir ücretlinin vergilendirilmesi hususu her zaman dikkat çeken konulardan biri olmuştur. Asgari ücret 2016 yılı itibariyle brüt günlük 54,9 TL aylık 1.647,00 TL olarak belirlenmiştir. Bu rakamın ücretlinin kanuni kesintilerden sonra ele geçen aylık hali ise 1.300,99 TL’dir.
1.300 TL net ücretin günümüz şartları içinde tek bir kişinin dahi hayatını sürdürebilmesi açısından yeterli olduğunu söylemek zordur. Hatta aile geçindirmeye çalışan ve üstelik kirada oturan bireyler için zorluk çok daha fazladır. Öte yandan aynı ücret üzerinden ilk 9 aylık 209,99 TL, son 3 aylık 279,99 TL gelir vergisi hesaplanmaktadır. Bu rakam asgari ücretli biri adına yıllık 2.729,88 TL vergi tahakkuk ettiğine işaret etmektedir.
Vergi sistemimizde ücretlilerin vergilendirilmesinde asgari ücrete bağlı olarak uygulanan bir vergi indirimi uygulanmaktadır. Gelir unsurlarından sadece ücretlilere özel olarak getirilen bu indirimin adı “asgari geçim indirimi”dir. Asgari geçim indirimi vergi teorisi açısından ayırma kuramına uygun olarak emek gelirlerinin sermaye karakterli gelirlere göre daha az vergi yükü ile karşı karşıya kalmasına neden olan özel bir vergi indirimidir. Bu indirime isabet eden vergi kadar ücretliye vergi avantajı sağlanmaktadır. Bekar bir kişinin aylık hak ettiği asgari geçim indirimi miktarı 123,53 TL’dir. Yıllık ise 1.482,36 TL’ye tekabül eder. Yukarıdaki gelir vergisinden (2.729,88 TL) yapılan indirim sayesinde asgari ücretli asgari geçim indirimi kadar bir avantaj elde ederek sonuçta 1.247,52 TL vergi ödemesi gerçekleştirir.
2016 yılı Ekim ayından itibaren asgari ücret alan kişilerin gelirleri gelir vergisi tarifesinin ikinci dilimine girmektedir. Yıllık elde edilen gelir miktarı 12.600 TL üzerine çıktığından artık %15 yerine %20 oranında gelir vergisi uygulanır. Bu durum net ücretin 1.300 TL altına düşmesine neden olmaktadır. (Tam olarak 1.231,08 TL) . Aynı zamanda bu sonuç asgari ücretli nezdinde olumsuz bir etki yarattığı gibi devletin 1.300 TL net ücret taahhüdünün de gerçekleşemediğine işarettir.
Bu durumun aşılması için 26.10.2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 6753 sayılı Kanun ile Gelir Vergisi Kanunu’na geçici 86. madde eklenmiştir. 01.10.2016 tarihinden itibaren yürürlüğe giren düzenleme ile 2016 yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin net ücretleri hesaplanan asgari geçim indirimi nedeniyle asgari ücretin altında kalanlara, bu tutar ile 2016 yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin olarak aylık hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilecektir.
Peki bu durum böyle mi çözülmelidir? Ya da bu çözümle sorunlar bitmiş midir?
1.300 TL net ücretin tamamlanması yönünde yapılan ve ücretliler arasındaki vergi yükünün de Anayasa’nın ruhuna aykırı şekilde dağıtılmasına neden olan bu çözüm kanaatimizce geçici bir çözümdür. Bir sonraki yıl aynı sorun muhtemelen yine yaşanacaktır. Kalıcı çözüm için iki açıdan konuya yaklaşmakta fayda vardır.
Birincisi, asgari ücretin belirlenmesi aşamasında zaten onuncu aydan itibaren gelir vergisi tarifesinin ilk dilimini aşacağı belliydi. Dolayısıyla asgari geçim indiriminin etkisinin de azalacağı açıktı. O zaman yapılabilecek olan hususlardan biri asgari ücretin yıllık matrahını (16.799,40 TL) kapsayacak şekilde gelir vergisi tarifesinin (en azından) ilk dilimini revize eden bir düzenleme yapmaktır. Bu şekilde yapılan bir uygulama anayasal kurallara uygun olur, eşitlik ilkesi de gözetilir. Ancak yasama organı yaptığı düzenlemede tercihini bu yönde kullanmamıştır.
İkincisi ise aslında yıllardır dile getirilen ve arzu edilen bir husustur. Türk vergi sisteminde standart anlamda bir en az geçim indirimi bulunmamaktadır. Bu vesile ile asgari ücret tutarının tamamının ücret matrahı dışında tutulması “en az geçim indirimi” olarak dikkate alınması tekrar gündeme getirilebilir. Bu şekilde bir düzenleme mali güce göre vergilendirmeyi hayata geçirmek bakımından (tam olarak istenilen olmasa da) başlangıç açısından iyi bir adım olur. Asgari ücret en az yaşam düzeyinin belirlenmesi açısından önemli göstergelerden biridir ve sadece ücretliler için değil aynı zamanda tüm mükellefler için de geçerli olacak şekilde “standart bir indirim” olarak uygulanması gerekir. Anayasamızda vergi hukukunu yakından etkileyen hukuk devleti ilkesi, ölçülülük ilkesi, mali güç ilkesi ilkesi de bunu gerektirmektedir. Dolayısıyla bugün yaşadığımız sorunların kalıcı çözümlerini bulmak da hukuk devletinin esaslı görevlerden biridir.